Yakın çevreden uzağa, “iyi insan yetiştirilebilmesi” çalışmalarına katkı sağlama sorumluluğu ile kurulan Ankara Öncü Kolej’in eğitim anlayışının temelinde merhamet prensibi vardır. Diğer bir ifadeyle tüm eğitim uygulamalarımız merhamet anlayışına dayandırılır. Sözün burasında açıklamak gerekir ki, “merhamet” kavramını, eğitim öğretim süreçleri itbariyle öğrencinin duygusal, fiziksel ya da zihinsel tüm ihtiyaçlarının karşılanması/karşılanabilmesi anlamında anlamakta ve kullanmaktayız.
Bizim eğitim anlayış ve uygulamalarımızda anahtar başlığı “Öğrencinin Yakın Takibi” oluşturmaktadır. Eğitim öğretim hayatına 1993’te başlayan Ankara Öncü Kolej’in diline pelesenk ettiği ; kendisi için bir şiar , tüm öğrenci ve velilerine bir vaad etme ve söz verme olarak ifade ettiği “Her öğrencimiz tek öğrencimizdir.” cümlesi, esasında aradan geçen tüm yıllar boyunca, yukarıda sözü edilen ilke ve esaslara riayet sayesinde bir reklam ve tanıtım cümlesinin ötesine geçerek “bir hakikat” olarak tecelli edebilmiştir.
Öncü Kolej idareci ve öğretmenleri, öğrencileri için yetkin olabilmeyi, öğrencisini eğitim öğretim süreçlerinde başka arayışlara, takviyelere muhtaç bırakmamayı öğretmen olma haysiyeti ve izzeti meselesi olarak görmüştür. Nitekim 1993-1994 eğitim öğretim yılından itibaren (sonraki yıllarda başka kurumlar tarafından taklit edilmek istenecek şekilde) öğrencilerinin hiçbirini dershane, özel kurs ya da özel ders gibi arayışlara mahkum ve mecbur bırakmaması; öğrencinin akademik ya da sanatsal her tür ihtiyacını okulda karşılayabilmesi için gerekli eğitim öğretim ortamının öğrenci için hazır edilmesi Öncü Kolej’in ayırıcı özelliği olmuştur.
Öncü Kolej’in öğretmeni “Öğrencim neden öğrenemedi ?” sorusundan önce “Neden öğretemedim/öğrenmesini neden sağlayamadım ?” diye sorar. Bu sorunun cevabını bulabilmek için ise sürekli kendini yeniler, arayışını hiç bir zaman eksiltmez. Bilir ki, kendini yenileyen öğretmen ancak öğrencisini yenileyebilir, geliştirebilir.
Öncü Kolej’in öğretmenleri sabırla işler öğrencilerini; asla vazgeçmeden, pes etmeden... (Bilinmelidir ki, Öncü’de sabır kelimesinin sözlük anlamı “sebat”tır.) Ancak, bunu yaparken de eğitimin hem öğretmenin kendisini hem öğrencisini özgürleştiren bir süreç olması gerektiği prensibini asla göz ardı etmez. Bilir ve kabul eder ki “hakikatin bilgisi ve bilinç” kaçınılmaz şekilde insanı özgürleştirir. İnsanın özgürleşmesinin en önemli tezahürü de irade hürriyetine sahip olabilmesidir. Tercih edemeyen ve karar sürecinde olamayan insanın özgürlüğünden söz edilemez. Kaldı ki, yarının dünyasında yaşayacak olan öğrenciyi bugünün kalıplarına sıkı sıkıya sokmaya çalışmak yapılabilecek en büyük yanlış olacaktır.
Öncü Kolej’in eğitim anlayışının temel niteliklerinden bir diğeri de öğrencisini zararlı olandan koruma hassasiyetidir. Biz inanıyoruz ki, öğrenci için iyi olanı planlama ve yapma çalışmasına nispetle öncelikli olan, düşünsel-duygusal-fiziksel açıdan zararlı olan her şeyi öğrenciden uzak tutma gayreti içinde olmaktır. Dolayısıyla inancımıza göre, eğitim öğretime dair her uygulama öncelikle bu süzgeçten geçirilmelidir; öğrencinin duygusal/düşünsel/fiziksel güvenliği diğer herşeyden daha öncelikli ve önemli görülmelidir.
Sonuç olarak ve özetle belirtmek istersek, Öncü Kolej’in tüm karar ve uygulamalarında eğitimin gerekleri önceliklidir ve bunun dışındaki beklentiler eğitimin gereklerine uyduğu ölçüde dikkate alınır.
Ahmet GÜNEŞ